Bu öğeden alıntı yapmak, öğeye bağlanmak için bu tanımlayıcıyı kullanınız: http://hdl.handle.net/11547/1920
Başlık: TÜRKİYE’DE DIŞ TİCARET POLİTİKA VE UYGULAMALARI
Yazarlar: Tüyen, Zeki
Anahtar kelimeler: İhracat
İthalat
Dış Ticaret Teorileri
Yeni Dış Ticaret Teorileri
Uluslar arası Ticaret
Ticari Serbestleşme
Dış Ticaret Politikası
Export
İmport
Foreign Trade Theories
New theories of İnternatıonal Trade
İnternatıonal Trade
Trade Liberalizatıon
Foreign Trade Policy
Yayın Tarihi: 2015
Yayıncı: İSTANBUL AYDIN ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ
Özet: A.Smith ve D.Ricardo tarafından temelleri atılan dış ticaret teorileri, aradan geçen iki yüz yılı aşkın zaman diliminde süregelen bir evrim ve gelişme ve bilgi toplumunun gerekleri ile birlikte günümüzde de önemlerini korumaktadırlar. Klasik dış ticaret teorileri, üretim faktörü olarak sadece emek faktörüne dayanıp üretim maliyetini homojen olduğu varsayılan emeğin miktarına bağlarken, Neo-klasik iktisatçılar, “fırsat maliyeti” kavramı ile, sermayenin de bir üretim faktörü ve maliyet unsuru olarak dikkate alınmasına önayak olmuşlardır. Daha sonraki dönemlerde, neo-klasik katkıları kullanarak uluslar arası ticaretin bir şart olarak ülkelerarası verim farklılığının nedenini ve refah etkisini faktör donatımı ile açıklayan modern teoriler de iki ülkeli, iki faktörlü modellerinde emek ve sermayeye dayanmışlardır. 1960’lardan itibaren ise, dünya ticaretinde ortaya çıkan serbestleşme eğilimlerine paralel olarak gelişen Yeni Dış Ticaret teorilerinin emeğin niteliği ve teknolojinin geliştirilmesi ve üretim sürecinde kullanımını gündeme getiren bir uluslar arası ticaret modelini ortaya koydukları görülmektedir. Bu bağlamda; dünya ekonomisinde ortaya çıkan küreselleşme ve liberalizasyon eğilimlerindeki artış, ülkelerin makro ekonomik dengelerini ve birbirleriyle ilişkilerini etkilediği gibi, dış ticaret teorilerinde değişimlere ve yeniliklere neden olmaktadır. Bu yöndeki gelişmeler sonucu, dış ticaret ve ekonomik büyüme arasındaki ilişkiye yönelik teoriler önem kazanmaktadır. Esasen, bu yöndeki görüş ve teorilerin uluslar arası iktisat biliminin doğuşuna kadar geriye gitmektedir. Belirtmek gerekir ki; dış ticaret günümüzde ekonomik büyümenin temel faktörlerinden biri olarak görülmektedir. Türkiye açısından ise, 1960 ve 1970’li yıllarda, Türkiye ekonomisinde sanayileşme politikalarının temelini, korumacı ve ithal ikameci sanayileşme politikaları oluşturmuştur. Buna karşılık; 1980’li yıllardan itibaren ise, dışa açık sanayileşme politikaları uygulanmaya başlandığı görülmektedir. 1980 sonrası dönemde, Türkiye ekonomisi, ihracata yönelik sanayileşme stratejisini ile birlikte, dış ticareti de serbestleştirme yoluna gitmiştir. Keza; bu dönemde ekonomi politikasında bazı önemli yapısal dönüşümler de gerçekleştirilmiştir. Ancak; ekonomide yaşanan, kronik yüksek enflasyon, imalat sanayindeki yatırım eksikliği, rekabet ortamını geliştirecek değişikliklerin gerçekleştirilmesine rağmen yeterli verimlilik artışının bir türlü sağlanamaması, kamu finansman dengesindeki olumsuzluklar nedeniyle mali piyasaların stabil hale gelememesi ve reel faizlerin yükselmesi gibi yapısal sorunlar nedeniyle değişim sürecinin gecikmeye uğradığı görülmektedir. Artan iç ve dış borçlar, ihracatın ithalata bağımlılığının yüksek oranlara ulaşması, aşırı değerlenen Türk lirası, ithal girdi bağımlılığı, bütçe ve dış ticaret açıkları ve cari açık, yüksek faiz oranları, imalat sanayindeki yatırım eksikliği son yıllarda karşılaşılan başlıca yapısal sorunlar olarak karşımıza çıkmaktadır. Türkiye ekonomisinde, son yıllarda ithalattaki artış, ihracattaki artışın üzerinde gerçekleştirilmektedir. Buna bağlı olarak da, cari işlemler açığı sürekli olarak büyümektedir. Son yıllarda, Türk Lirasının aşırı değerlenmesine bağlı olarak, ihracata dönük sanayi, ihracatı sürdürebilmek amacıyla, ithal girdi kullanma yolunu seçmektedir. Türkiye’nin ihracatı içerisinde en önemli paya sahip olan sanayi malı ihracatı, ithalatta önemli paya sahip ara malı ithalatının yapılabilirliğine bağlı bulunmaktadır. Buna bağlı olarak, Türkiye ekonomisinde, ihracat için yapılan üretimde ithal girdi payı % 66,5 oranına ulaşmıştır. Dolayısıyla, günümüzde % 70 düzeyine yaklaşan ihracatın ithalata bağımlılığı, önemli bir sorun olmaya devam etmektedir. İhracata dayalı sanayileşme stratejisinin başarısı, sermaye ve ara malı üreten endüstrilerin geliştirilmesine bağlıdır. Bu gelişim sağlanamazsa, Türkiye’de dış ticaret açığına ilişkin sorun büyüyerek devam edecektir. Bunu önlemek ve yapısal süreci tersine çevirmek için, ara malı ve sermaye malı üretebilecek endüstrilerin gelişimine yönelik politikaların uygulanması gereklidir.
URI: http://hdl.handle.net/11547/1920
Koleksiyonlarda Görünür:Tezler -- Thesis

Bu öğenin dosyaları:
Dosya Açıklama BoyutBiçim 
407049.pdfTez dosyası1.86 MBAdobe PDFKüçük resim
Göster/Aç


DSpace'deki bütün öğeler, aksi belirtilmedikçe, tüm hakları saklı tutulmak şartıyla telif hakkı ile korunmaktadır.