Abstract:
İnsanoğlu binlerce yıl öncesinde yaşadığı çevreyi, etkilendiği olayları, figür ve
nesneleri, içinde bulunduğu yerleşimi ve onlardan aldığı imgeleri resimlerinde
gerçekçi bir gözlemle belgesel gibi görsel bir dille anlatmıştır. Rönesans Dönemi
resimlerinde perspektifin bulunmasıyla beraber mimari yapılar daha çok konunun
vazgeçilmez bir ögesi olarak günümüze kadar gelmektedir. Rönesans’tan 20.yüzyıl
resmine kadar geçen süreçte, kullanılan mimari eserler fotoğraf gibi işlenmiştir.
Tezimizin Asıl amacı; “20. Yüzyıldan Günümüze Avrupa Resim Sanatında İkincil
Öge Olarak Mimari Kompozisyonlar” başlığı altında Avrupa resminde arka planda
kullanılan mimari yapıların; ne için, ne şekilde yer aldığı, dinsel, simgesel, ifadeci,
analitik, gerçekçi, hayal, gerçeküstü, kurgu, soyut, sosyal çevre, ekonomik yaşamın
vurgulandığı bazen arka fon, bazen içinde yaşanılan sokak, kent ya da sadece imge
olarak kullanılan eserlerin ana temaya ve ait olduğu akıma özgü özelliklerle birlikte
gösterilmesidir.
20. Yüzyılda sanatçılar bu kalıptan çıkarak, farklı renkler, şekiller ve fırça
darbeleriyle kendi yorumlarını katarak perspektif kurallarını hiçe sayıp farklı bir
kompozisyon oluşturarak gerçeğinden uzaklaşmışlardır. Günümüze doğru geldikçe
bazı sanatçıların tuvallerden sıyrılıp enstalasyon (mekan düzenlemesi) şeklinde
işlediğini görüyoruz.
Avrupa Resim sanatında 20.yüzyıl sonunda hatta güncel sanatta bile sanatçının
çevresel faktörlerden etkilendiği, obje olmasa bile renk lekeleriyle yapılan resimlerde
yine de mimariye imge olarak gönderme yapıldığı görülmektedir.