Abstract:
İşbu tez, Türkiye Cumhuriyeti ve İran İslam Cumhuriyeti’nin kamu
diplomasilerinin 2000 yılından bu yana olan dış politika yaklaşımları üzerindek i
rolüne odaklanacaktır; örnek olay çalışması temelde Irak ve Suriye’deki
gelişmelere dayanmaktadır. Türkiye için, esas başlangıç noktası Adalet ve
Kalkınma Partisi’nin 2002 genel seçimlerini kazandığı zamandır. İran için ise,
bu husus 8., 9., 10. ve 11. hükümetlerin, yani Seyyid Muhammed Hatemi (2.
Görev süresi; 2001-2005), Mahmud Ahmedinejad (2005-2013) ve 11. hükümet
olarak da 2013 yılından bu yana Hasan Ruhani hükümetleri ele alınarak
incelenecektir.
Türkiye ve İran, birbirlerine karşı ve diğer Devletl er ile ilgili dış politika
yaklaşımlarının, hem bölgesel istikrar hem de daha kapsamlı küresel barış için
kritik öneme haiz olması bakımından bölgede etkin, etkili ve güçlü ülkelerdir.
Buna bağlı olarak amaç, kamu diplomasisi yaklaşımlarının Suriye ve Irak ’taki
dış politika yaklaşımlarını ne derece belirlediği, bu kamu diplomasisi
parametrelerinin ve araçlarının neler olduğu ve sonucun ne olduğu ya da
olabileceği sorularının cevabını bulmaktır. Bahsi geçen amacı gerçekleştirmeye
yardımcı olabilecek araç, Suriye ve Irak’taki gelişmeler düşünüldüğünde,
bölgesel menfaatler ile ilgili kararlarının ve seçiminin arkasındaki mantık ve
politikanın ne olduğunu anlamaktır. Kamu diplomasisinin farklı araçlarının
uygulamasında kullandıkları yolları ve yaklaşımları, muk ayese ve açıklama
yoluyla analiz etmeye gayret ettim.
Bu amaçla, bu çalışmada Türkiye ve İran’ın, Irak ve Suriye’deki gelişmeler ile
ilgili kamu diplomasisi ve dış politikası, bu ülkelerin politik kültürlerinin,
politik yapılarının, tarihlerinin, coğrafi k onumlarının, ideolojik eğilimlerinin ve
jeo-politik konumlarının etkileri göz önünde bulundurularak, etkinlik ve
proaktiflik bakımından ortaya konmuştur. Çeşitli alanlardaki duruşlarını
doğrudan etkileyen bu birçok faktör arasında, çağlar boyunca mezhepsel ya da
dini ittifaklar ve ihtilaflar gibi birçok zorluklara sebep olan, İslam’ın iki farklı
dini mezhebini temsil etme özelliği bulunmaktadır. Bu temel özellik, Suriye
krizinin patlak vermesi ile 2011 yılından bu yana çok daha dikkat çekici hale
gelmiştir. 9/11, Irak’ın 2003’de ABD tarafından işgali ve 2010 Arap Baharı gibi
diğer global ve bölgesel olayların her birinin de, Suriye ve Irak hakkındaki dış
politika yaklaşımları ile ilgili duruşları üzerinde ayrı ayrı kendi payı
bulunmaktadır.
Rekabetçi ilişkiler, bu ülkelerin nispi olarak benzer kamu diplomasisi araçlarını
kullanmalarına sebep olmuştur; ancak, 9/11, Irak’ın 2003’de ABD tarafından
işgali ve 2010 Arap Baharı ve 2011’de Suriye krizinin başlaması gibi bölgesel
ve global gelişmelerin dallanıp budaklanması sebebiyle birbirine temas etmemezlik söz konusu olamamıştır. Bu gelişmelerin ve ideolojik ve stratejik
önceliklerinin etkisi altında, kamu diplomasisi inisiyatifleri, bölgenin nihai
menfaatine olacak şekilde dış politikalarını yönetmek için uygun olmamıştır.
Daha doğrusu, ya kendi iç ve dış politikalarının başarısı adına ya da belki,
Suriye ve Irak’ta sürdürülebilir barış için kamu diplomasisinde mevcut
normlarını destekleyecek şekilde yeni yapıyı tasarlamak hususunda her ne kadar
kendilerini sorumlu hissetseler de, Suriye ve Irak ile ilgili olarak pek de fazla
“ciddi işbirliği isteği” söz konusu olmamıştır; hatta İran ve Türkiye sürekli
birbirlerini eleştirmişlerdir.
Madalyonun öteki yüzü ise, bahsi geçen bölgesel gelişmelerin Türkiye ve İran
için Irak ve Suriye’deki iktidar boşluğundan veya iç otorite yokluğundan
yararlanmak amacıyla ya uygun politikalardan ziyade optimal politik
sistemlerini desteklemek için ya da bölgesel hegemonya arayışı olarak da
değerlendirilebilecek olan bölgesel güç dengesindeki herhangi bir zararlı
kaymayı engelleme teşebbüsü için yeni bir iklim ve fırsat yaratmasıdır.
“Konstrüktivizm”in değerlere, normlara ve kimliğe önem verdiği ve interaktif
şekilde ve karşılıklı olarak teşkil edildiği şekilde yapı ile broker ve /veya
temsilci arasındaki ilişkiye baktığı gerçeği göz önünde bulundurulduğunda
(Wendt, 2000), Suriye ve Irak’taki gelişmeler ile ilgili olarak, Türkiye ve
İran’ın dış politikasını analiz etmek hususunda çok daha fazla potansiyele ve
kapasiteye sahiptir. Bu teori sadece hem materyalistik hem de materyalistik
olmayan boyutlara dikkat etmekle kalmaz, aynı zamanda dinamik ve durağan
olmayan prosesteki mikro ve makroları da göz önünde bulundurur. Yani,
bölgesel yapı ile ilgili normlar ve gerçekler hakkındaki konulara dikkat eder.
Diplomasilerinde, kaçınılmaz olarak hm bölgesel hem de küresel alanlardaki
işbirliği ve ortaklık seçimlerini ve önceliklerini etkileyen farklı yaklaşımlar
izlemelerine sebep olan bölgesel ve uluslararası menfaatler, tarihi arka plan,
coğrafik ve jeo-politik konum, bölgesel ve uluslararası örgütlere üyelik gibi
çeşitli hususlar bulunmaktadır. Bu açıdan, doğru, sağlam cevaplar elde
edebilmek için sorulacak bazı temel sorular bulunmaktadır ;
1- Türkiye ve İran’ın, Suriye ve Irak’taki kamu diplomasisi araçları nelerdir?
2- Kamu diplomasileri Irak ve Suriye’de barış ve istikrarın gerçekleştirilmesi
için dış politikaya nasıl bir katkıda bulunmuştur?
Kamu diplomasisinin, tanım olarak, medya ve iletişim gibi araçlar yardımıyla
hareket etmesi; bu araçların uygulamasının bu ülkelerde anayasa hukukunun,
siyasi kültürün, siyasi sistemin, coğrafyanın ve tarihi arka planın talimatlarına
dayalı olarak değişmesi; buna ilaveten, iktidardaki siyasi partilerin öncelikleri
sebebiyle, bu ülkelerde iktidarda bulunan siyasi partiler ve bu partilerin siyasi
yapıları, kamu diplomasilerinin paradigmalarını etkilemiştir.
Türkiye ve İran’ın dış politikalarının, bu ülkelerin kamu diplomasi
yaklaşımlarını ciddi anlamda olumsuz bir şekilde etkilediği sonucunu
çıkarıyorum. Bu ise, bunların, hem küresel hem bölgesel yeni gelişmelerin hem
de bunların iç politika ihtiyaçlarının etkisi altında proaktif olsa da tutarsız hale
gelmesine sebep olmuştur. Daha doğru bir ifade ile, direkt ya da dolaylı bir
cevap olarak, mevcut durum şüphesiz bu ülkeleri karşılıklı politikaları ve
duruşları ile ilgili olarak, daha meraklı, daha ilgili ve daha farkında bir hale
getirmiştir.