Abstract:
William Shakespeare (1564-1616), yalnız İngiliz Edebiyatın’da değil tüm
dünyada en çok ses getirmiş oyun yazarlarından biridir. Toplumsal olayları ve
insan davranışlarını bu denli güzel işlemesiyle eserleri yüzyıllardır tüm
dünyada popülerliğini korumaktadır. Eserlerinde kullandığı komik diyaloglar
ve sahnelerle, Shakespeare komedi ve trajediyi harmanlamıştır.
Venedik Taciri, William Shakespeare’in en özel, etkileyici ve konusu
itibariyle güncelliğini koruyan eserlerindendir. Bu edebi eserde insanların
ötekileştirilmesinin sonuçlarını net bir şekilde görüyoruz. Insanların
birbirlerine karşı saygısız ve çıkarcı oluşları istenmeyen sonuçlara neden
olmuştur.
Gururumuz, dünyaca ünlü Türk yazarımız Elif Şafak’ın Aşk adlı eserinde
mutsuz ve hayatının monotonluğu içersinde yaşamda ki varoluşunu unutmuş
ve sonrasında kendini dünyevi ve manevi aşk aracılığıyla arayan kadın
karakter Ella’yı görüyoruz.
Sonuç olarak bu tezde muafazakar bir Musevi olan Shylock’un insan
sevgisinden uzak tutumlarıyla vardığı sonuç ile her türlü üzüntüsüne rağmen
iyiliğe inancını korumuş, kendisini arayan ve neticesinde huzura ve mutluluğa
kavuşan Ella’nın aşk dolu hikayesini gözlemlemekteyiz.
Bu çalışma, kişinin varoluşuna bakış açısıyla, tutum ve davranışlarının nasıl
şekillendiği; iyilik ve kötülük karşısındaki seçimlerimizin bizi nasıl bir sonuca
götürdüğünü incelemek amacıyla yapışmıştır. Insanlar arasındaki anlaşmazlık
dünya var olduğundan beri var. İlk suç Kabil'in kıskançlığı sebebiyle kardeşi
Habil'i öldürmesiyle başlar. Endüstri devriminden sonra kapitalizm yani bir
başka deyişle para insanların yaşamlarının temel amacı haline geldi.
İnsanların açgözlülüğü ve bencilliği I. ve II. Dünya Savaşları gibi büyük
yıkımlara yol açtı. Insanın egosu ve hırsları gün geçtikçe insanlığını ve
maneviyatını kaybetmesine neden oldu. Modernizimden postmodernizme
giden süreçte, insan daha da mutsuz ve depresif bir hale büründü. Günümüzde
de, insan ilişkilerinin yapay ve samimiyetsiz bir hal aldığı gözlemlenmektedir.
Bu çalışma problemlerin sorgulanıp, buz dağının altına bakmak ve araştırmak
için yapılmıştır. İnsanlar kendi hataları, suçları, savaşları, anlaşmazlıklarıyla
kendi dünyalarını cehenneme çeviriyor. Nefret yerine eğer merhamet ve
sevgiyi seçilse dünyamız daha yaşanası bir hal alabilirdi. Bu çalışmanın amacı
çaresiz olmadığımız göstermektir. Nasıl güneş dünyamızın ışık kaynağı ise
Allah'da tüm yaratılmışların sevgi kaynağıdır. Hiç bir insanın ölümsüz ve
sonsuz olmadığı düşüncesiyele bu dünyada kavga etme yalnızca kısıtlı
süremizi boşa harcamakla ilişkilendirilebilinir. Bu konu ile ilgili başta aileler evde, okulda da öğretmenler ahlaklı bireyler
olmanın önemini çocuklara daha küçük yaşlardan vurgulayabilirler. Din
eğitimi yalnızca dua ezberletmek değildir, iyiliği, güzel davranışları
içselleştirmeyi hedef edinmelidir. Küçük yaştaki çocuklarda soyut düşünceyi
anlamak zor olduğundan, ders programları daha çok pratige dayalı
hazırlanmalıdır.