Abstract:
Toplumsal bellek, kültürel birikim ve anlayışın kuşaklar arası aktarımında
önemli görev üstlenen bir araç konumundadır. Belleğin inşa edilme süreçlerinde ve
süreklilik göstermesinde belgesel sinemanın da yeri ve etkisi bulunmaktadır. Belgesel
sinema, yaşadığımız her döneme tanıklık eden, toplumsal belleğimizi şekillendiren,
güçlendiren, ele aldığı konuları olumlu ya da olumsuz tüm yönleriyle, içinde
barındırdığı çelişkileri ile yansıtan, sorgulayıcı yapısıyla yüzeyselin ve sıradan olanın
ardındaki gerçeklerin farkına varmamızı sağlayan yapımlardır.
Bu bağlamda, akademik tez konusu olarak ele aldığımız belgesel filmler; 6
Şubat 2023 Kahramanmaraş merkezli depremler ile 20 Şubat 2023 tarihli Antakya
merkezli depremin meydana getirdiği yıkımın kültür mirası üzerine etkisini
araştırmakta, toplumsal belleği etkileyecek öğeleri öne çıkarmaktadır. Yaşanan derin
toplumsal travmayı gözler önüne seren 4 bölümlük aktüel belgesel serisi, Antakya
merkezinden başlayarak Hatay ili toprakları üzerinde bulunan kültür mirasının kıymet
değerine, insanlığın ortak kültür mirası olarak önemine dikkat çekmektedir. Bu
mirasın unsurları arasında etnolojik değerlerin yanında mimari yapıları da eksene alan
söz konusu belgesel filmler; “kaybedilen” ya da “kaybedilmesi halinde” meydana
gelecek boşluğu betimleyen yapımlar şeklinde kurgulanmıştır. Her bölümde farklı
dönemlerden günümüze ulaşmış tarihi eser ve objelerle birlikte bunların çevresinde
oluşmuş kültürel doku yansıtılmış, deprem afetinin yol açtığı yıkım ve tahribatın
boyutları gözler önüne serilmiştir.
Kentsel yerleşimle bağ kuran tarihi ve arkeolojik nitelikteki alanlar, kronolojik
bir dizine bağlı kalarak ve sadece tarihi perspektifle değil, günümüz toplumsal
dinamikleriyle de etkileşim halindeyken betimlenmiştir. Böylece her bölüm bağımsız
bir içerik olarak tek başına bir belgesel, ya da ardı ardına izlendiğinde; birbirini takip
viii
eden ve birbiriyle ilişkili bir örüntüye sahip “belgesel seri” özelliğini kazanmıştır. İlk
bölümde Hatay’ın merkezi Antakya’daki çarşı kültüründen yol çıkılarak Antakya’nın
çok etnili, çok kültürlü yapısı tanımlanmış, diğer bölümlerde bu mozaik yapıya katkı
sağlayan tarihi dönemlerin izleri ele alınmıştır. Bu çerçevede, “deprem afetiyle tahrip
olan ya da kaybolan sadece tarihi eser ve objeler değil, insanların yaşattığı kültürel
dokudur” önermesi vurgulanmıştır.
Şurası muhakkak ki, birçok yönüyle, anlık gerçeğin ve yaşanmışlığın
kayıtlarını tutan belgesel filmler, toplumsal yaşam dinamiğine enerji veren olayları ve
olguları görsel-işitsel malzemeyi çarpıcı biçimde kullanarak toplumsal belleğe
işlemektedir. Yıllar öncesinden bugüne bilinçli ya da bilinçsiz bir şekilde taşıdığımız
anılar, acılar, sevinçler ve olaylar toplumsal belleğin izlerini beraberinde
getirmektedir. Bu tezin ana ekseninde, NTV’de yayınlanan belgesellerle Antakya’nın
özgün ve biricik olduğu düşünülen kültürel dokusunun korunması yönünde bir
farkındalık oluşturulmaya çalışıldığı, iddiasının dayanakları da araştırılmaktadır. Tez
çalışmasında ayrıca, tarihe kayıt düşme amacının yanında kültür mirasına yönelik
görsel algı oluşturmayı hedefleyen söz konusu yapımların betimsel film analizleri
yapılmakta ve toplulukların hafızasındaki kalıcılığı irdelenmektedir.
Hatay’da yaşanan depremler sonrası kültür mirasının tahribatı üzerinden bir
bakıma “ilk yapımlar” şeklinde tanımlanacak bu aktüel belgesellerin ne derece “işaret
fişeği” olma özellikleri gösterdiği de tez çalışmasının amaçlarından biri olarak
değerlendirilmelidir. Bu çalışmanın, 2023’te yaşanan depremlere ilişkin üretilen “ilk
belgesel filmlere” dair bir alımlama çalışması olarak da literatüre katkı sağlayacağı
düşünülmektedir.