Abstract:
Bu çalıĢmada herhangi bir suç davranıĢı veya unsuru nedeniyle haklarında
denetimli serbestlik kararı verilen ya da denetimli serbestlik süreci devam eden,
bireylerin sosyal kaygı düzeyleri ve özyeterlilik algıları ile denetimli serbestlik süreci
üzerine ayrıntılı bir araĢtırma amaçlanmıĢtır. Nitel araĢtırma modellerinden iliĢkisel
tarama modeli niteliğindeki bu çalıĢma Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğünün
20 Ağustos 2021 -20 Eylül 2021 tarihleri arasında Ġstanbul ili- Bakırköy ilçesinde
bulunan Denetimli Serbestlik Müdürlüğündeki (410) dört yüz on katılımcı ile
gönüllülük esasına göre görüĢmeler gerçekleĢtirilmiĢ olup küresel salgın COVĠD-19
sebebiyle çalıĢmaya katılan katılımcıların tamamı SAMBA (Sigara, Alkol ve Madde
Bağımlılığı Farkındalık Program) seminerine katılan ve yasaklı maddeyi bir kere
kullanmıĢ ya da kullanmaya teĢebbüs etmiĢ bireylerden oluĢmaktadır. ÇalıĢmada
katılımcıların özyeterlilik ve kaygı durumlarına iliĢkin veriler “Öz-Etkililik Yeterlilik
Ölçeği ve Liebowitz Sosyal Kaygı Ölçeği” ile elde edilmiĢtir. Ayrıca katılımcılara
sosyo- demografik özelliklerine iliĢkin verilerin elde edilmesinde araĢtırmacı
tarafından düzenlenen “Sosyo- Demografik Bilgi Formu” kullanılmıĢtır. ÇalıĢmada
elde edilen verilerin analizinde Statistical Package for Social Sciences (SPSS) FOR
Windows 25.0 programı değiĢkenlerin dağılımı Anova, Bonferroni karĢılaĢtırma testi
ve posthoc testi kullanılarak yapılmıĢtır. Ayrıca yasaklı madde ve ilaç kullanımı
değiĢkenlerine göre özyeterlilik ve alt boyutları ile sosyal kaygı ve alt boyutları
arasında farklılık olmadığı sonucuna varılmıĢtır. Bunun yanı sıra denetimli
serbestliğe tabi tutulan bireylerin yaĢları ile özyeterlilik ve sosyal kaygı düzeyleri
arasında da negatif yönlü anlamlı bir iliĢki olduğu anlaĢılmaktadır. Aynı Ģekilde
bireylerin özyeterlik düzeyleri ile sosyal kaygı düzeyleri arasında da negatif yönlü
anlamlı bir iliĢki olduğu anlaĢılmaktadır. Yapılan regresyon analizinde de denetimli
serbestliğe tabi tutulan bireylerin sosyal kaygı düzeylerinin özyeterlik düzeylerini
%7,9 oranında etkilediği anlaĢılmaktadır