Bu öğeden alıntı yapmak, öğeye bağlanmak için bu tanımlayıcıyı kullanınız: http://hdl.handle.net/11547/8981
Başlık: THE MAIN CHARACTERS MODE OF EXISTENCE IN TWO LITERARY WORKS: SHYLOCK IN THE MERCHANT OF VENICE AND ELLA IN THE FORTY RULES OF LOVE
Yazarlar: Aslan, Zeynep Emine
Anahtar kelimeler: Varoluşculuk
Mutluluk
Ötekileştirme
Yayın Tarihi: 2015
Özet: William Shakespeare (1564-1616), yalnız İngiliz Edebiyatın’da değil tüm dünyada en çok ses getirmiş oyun yazarlarından biridir. Toplumsal olayları ve insan davranışlarını bu denli güzel işlemesiyle eserleri yüzyıllardır tüm dünyada popülerliğini korumaktadır. Eserlerinde kullandığı komik diyaloglar ve sahnelerle, Shakespeare komedi ve trajediyi harmanlamıştır. Venedik Taciri, William Shakespeare’in en özel, etkileyici ve konusu itibariyle güncelliğini koruyan eserlerindendir. Bu edebi eserde insanların ötekileştirilmesinin sonuçlarını net bir şekilde görüyoruz. Insanların birbirlerine karşı saygısız ve çıkarcı oluşları istenmeyen sonuçlara neden olmuştur. Gururumuz, dünyaca ünlü Türk yazarımız Elif Şafak’ın Aşk adlı eserinde mutsuz ve hayatının monotonluğu içersinde yaşamda ki varoluşunu unutmuş ve sonrasında kendini dünyevi ve manevi aşk aracılığıyla arayan kadın karakter Ella’yı görüyoruz. Sonuç olarak bu tezde muafazakar bir Musevi olan Shylock’un insan sevgisinden uzak tutumlarıyla vardığı sonuç ile her türlü üzüntüsüne rağmen iyiliğe inancını korumuş, kendisini arayan ve neticesinde huzura ve mutluluğa kavuşan Ella’nın aşk dolu hikayesini gözlemlemekteyiz. Bu çalışma, kişinin varoluşuna bakış açısıyla, tutum ve davranışlarının nasıl şekillendiği; iyilik ve kötülük karşısındaki seçimlerimizin bizi nasıl bir sonuca götürdüğünü incelemek amacıyla yapışmıştır. Insanlar arasındaki anlaşmazlık dünya var olduğundan beri var. İlk suç Kabil'in kıskançlığı sebebiyle kardeşi Habil'i öldürmesiyle başlar. Endüstri devriminden sonra kapitalizm yani bir başka deyişle para insanların yaşamlarının temel amacı haline geldi. İnsanların açgözlülüğü ve bencilliği I. ve II. Dünya Savaşları gibi büyük yıkımlara yol açtı. Insanın egosu ve hırsları gün geçtikçe insanlığını ve maneviyatını kaybetmesine neden oldu. Modernizimden postmodernizme giden süreçte, insan daha da mutsuz ve depresif bir hale büründü. Günümüzde de, insan ilişkilerinin yapay ve samimiyetsiz bir hal aldığı gözlemlenmektedir. Bu çalışma problemlerin sorgulanıp, buz dağının altına bakmak ve araştırmak için yapılmıştır. İnsanlar kendi hataları, suçları, savaşları, anlaşmazlıklarıyla kendi dünyalarını cehenneme çeviriyor. Nefret yerine eğer merhamet ve sevgiyi seçilse dünyamız daha yaşanası bir hal alabilirdi. Bu çalışmanın amacı çaresiz olmadığımız göstermektir. Nasıl güneş dünyamızın ışık kaynağı ise Allah'da tüm yaratılmışların sevgi kaynağıdır. Hiç bir insanın ölümsüz ve sonsuz olmadığı düşüncesiyele bu dünyada kavga etme yalnızca kısıtlı süremizi boşa harcamakla ilişkilendirilebilinir. Vİ Bu konu ile ilgili başta aileler evde, okulda da öğretmenler ahlaklı bireyler olmanın önemini çocuklara daha küçük yaşlardan vurgulayabilirler. Din eğitimi yalnızca dua ezberletmek değildir, iyiliği, güzel davranışları içselleştirmeyi hedef edinmelidir. Küçük yaştaki çocuklarda soyut düşünceyi anlamak zor olduğundan, ders programları daha çok pratige dayalı hazırlanmalıdır.
URI: http://hdl.handle.net/11547/8981
Koleksiyonlarda Görünür:Tezler -- Thesis

Bu öğenin dosyaları:
Dosya Açıklama BoyutBiçim 
10088609.pdf859.12 kBAdobe PDFKüçük resim
Göster/Aç


DSpace'deki bütün öğeler, aksi belirtilmedikçe, tüm hakları saklı tutulmak şartıyla telif hakkı ile korunmaktadır.