Please use this identifier to cite or link to this item: http://hdl.handle.net/11547/2223
Title: THE IMPACT OF PUBLIC DIPLOMACY ON TURKISH AND IRANIAN FOREIGN POLICY: THE CASES OF IRAQ & SYRIA (2000- 2016)
Authors: Barghandan, Mojtaba
Keywords: Dış politika
İran
Türkiye
Konstrüktivizm
Foreign policy
Public diplomacy
Iran
Turkey
Constructivism
Issue Date: 2017
Publisher: ISTANBUL AYDIN UNIVERSITY INSTITUTE OF SOCIAL SCIENCES
Abstract: İşbu tez, Türkiye Cumhuriyeti ve İran İslam Cumhuriyeti’nin kamu diplomasilerinin 2000 yılından bu yana olan dış politika yaklaşımları üzerindek i rolüne odaklanacaktır; örnek olay çalışması temelde Irak ve Suriye’deki gelişmelere dayanmaktadır. Türkiye için, esas başlangıç noktası Adalet ve Kalkınma Partisi’nin 2002 genel seçimlerini kazandığı zamandır. İran için ise, bu husus 8., 9., 10. ve 11. hükümetlerin, yani Seyyid Muhammed Hatemi (2. Görev süresi; 2001-2005), Mahmud Ahmedinejad (2005-2013) ve 11. hükümet olarak da 2013 yılından bu yana Hasan Ruhani hükümetleri ele alınarak incelenecektir. Türkiye ve İran, birbirlerine karşı ve diğer Devletl er ile ilgili dış politika yaklaşımlarının, hem bölgesel istikrar hem de daha kapsamlı küresel barış için kritik öneme haiz olması bakımından bölgede etkin, etkili ve güçlü ülkelerdir. Buna bağlı olarak amaç, kamu diplomasisi yaklaşımlarının Suriye ve Irak ’taki dış politika yaklaşımlarını ne derece belirlediği, bu kamu diplomasisi parametrelerinin ve araçlarının neler olduğu ve sonucun ne olduğu ya da olabileceği sorularının cevabını bulmaktır. Bahsi geçen amacı gerçekleştirmeye yardımcı olabilecek araç, Suriye ve Irak’taki gelişmeler düşünüldüğünde, bölgesel menfaatler ile ilgili kararlarının ve seçiminin arkasındaki mantık ve politikanın ne olduğunu anlamaktır. Kamu diplomasisinin farklı araçlarının uygulamasında kullandıkları yolları ve yaklaşımları, muk ayese ve açıklama yoluyla analiz etmeye gayret ettim. Bu amaçla, bu çalışmada Türkiye ve İran’ın, Irak ve Suriye’deki gelişmeler ile ilgili kamu diplomasisi ve dış politikası, bu ülkelerin politik kültürlerinin, politik yapılarının, tarihlerinin, coğrafi k onumlarının, ideolojik eğilimlerinin ve jeo-politik konumlarının etkileri göz önünde bulundurularak, etkinlik ve proaktiflik bakımından ortaya konmuştur. Çeşitli alanlardaki duruşlarını doğrudan etkileyen bu birçok faktör arasında, çağlar boyunca mezhepsel ya da dini ittifaklar ve ihtilaflar gibi birçok zorluklara sebep olan, İslam’ın iki farklı dini mezhebini temsil etme özelliği bulunmaktadır. Bu temel özellik, Suriye krizinin patlak vermesi ile 2011 yılından bu yana çok daha dikkat çekici hale gelmiştir. 9/11, Irak’ın 2003’de ABD tarafından işgali ve 2010 Arap Baharı gibi diğer global ve bölgesel olayların her birinin de, Suriye ve Irak hakkındaki dış politika yaklaşımları ile ilgili duruşları üzerinde ayrı ayrı kendi payı bulunmaktadır. Rekabetçi ilişkiler, bu ülkelerin nispi olarak benzer kamu diplomasisi araçlarını kullanmalarına sebep olmuştur; ancak, 9/11, Irak’ın 2003’de ABD tarafından işgali ve 2010 Arap Baharı ve 2011’de Suriye krizinin başlaması gibi bölgesel ve global gelişmelerin dallanıp budaklanması sebebiyle birbirine temas etmemezlik söz konusu olamamıştır. Bu gelişmelerin ve ideolojik ve stratejik önceliklerinin etkisi altında, kamu diplomasisi inisiyatifleri, bölgenin nihai menfaatine olacak şekilde dış politikalarını yönetmek için uygun olmamıştır. Daha doğrusu, ya kendi iç ve dış politikalarının başarısı adına ya da belki, Suriye ve Irak’ta sürdürülebilir barış için kamu diplomasisinde mevcut normlarını destekleyecek şekilde yeni yapıyı tasarlamak hususunda her ne kadar kendilerini sorumlu hissetseler de, Suriye ve Irak ile ilgili olarak pek de fazla “ciddi işbirliği isteği” söz konusu olmamıştır; hatta İran ve Türkiye sürekli birbirlerini eleştirmişlerdir. Madalyonun öteki yüzü ise, bahsi geçen bölgesel gelişmelerin Türkiye ve İran için Irak ve Suriye’deki iktidar boşluğundan veya iç otorite yokluğundan yararlanmak amacıyla ya uygun politikalardan ziyade optimal politik sistemlerini desteklemek için ya da bölgesel hegemonya arayışı olarak da değerlendirilebilecek olan bölgesel güç dengesindeki herhangi bir zararlı kaymayı engelleme teşebbüsü için yeni bir iklim ve fırsat yaratmasıdır. “Konstrüktivizm”in değerlere, normlara ve kimliğe önem verdiği ve interaktif şekilde ve karşılıklı olarak teşkil edildiği şekilde yapı ile broker ve /veya temsilci arasındaki ilişkiye baktığı gerçeği göz önünde bulundurulduğunda (Wendt, 2000), Suriye ve Irak’taki gelişmeler ile ilgili olarak, Türkiye ve İran’ın dış politikasını analiz etmek hususunda çok daha fazla potansiyele ve kapasiteye sahiptir. Bu teori sadece hem materyalistik hem de materyalistik olmayan boyutlara dikkat etmekle kalmaz, aynı zamanda dinamik ve durağan olmayan prosesteki mikro ve makroları da göz önünde bulundurur. Yani, bölgesel yapı ile ilgili normlar ve gerçekler hakkındaki konulara dikkat eder. Diplomasilerinde, kaçınılmaz olarak hm bölgesel hem de küresel alanlardaki işbirliği ve ortaklık seçimlerini ve önceliklerini etkileyen farklı yaklaşımlar izlemelerine sebep olan bölgesel ve uluslararası menfaatler, tarihi arka plan, coğrafik ve jeo-politik konum, bölgesel ve uluslararası örgütlere üyelik gibi çeşitli hususlar bulunmaktadır. Bu açıdan, doğru, sağlam cevaplar elde edebilmek için sorulacak bazı temel sorular bulunmaktadır ; 1- Türkiye ve İran’ın, Suriye ve Irak’taki kamu diplomasisi araçları nelerdir? 2- Kamu diplomasileri Irak ve Suriye’de barış ve istikrarın gerçekleştirilmesi için dış politikaya nasıl bir katkıda bulunmuştur? Kamu diplomasisinin, tanım olarak, medya ve iletişim gibi araçlar yardımıyla hareket etmesi; bu araçların uygulamasının bu ülkelerde anayasa hukukunun, siyasi kültürün, siyasi sistemin, coğrafyanın ve tarihi arka planın talimatlarına dayalı olarak değişmesi; buna ilaveten, iktidardaki siyasi partilerin öncelikleri sebebiyle, bu ülkelerde iktidarda bulunan siyasi partiler ve bu partilerin siyasi yapıları, kamu diplomasilerinin paradigmalarını etkilemiştir. Türkiye ve İran’ın dış politikalarının, bu ülkelerin kamu diplomasi yaklaşımlarını ciddi anlamda olumsuz bir şekilde etkilediği sonucunu çıkarıyorum. Bu ise, bunların, hem küresel hem bölgesel yeni gelişmelerin hem de bunların iç politika ihtiyaçlarının etkisi altında proaktif olsa da tutarsız hale gelmesine sebep olmuştur. Daha doğru bir ifade ile, direkt ya da dolaylı bir cevap olarak, mevcut durum şüphesiz bu ülkeleri karşılıklı politikaları ve duruşları ile ilgili olarak, daha meraklı, daha ilgili ve daha farkında bir hale getirmiştir.
URI: http://hdl.handle.net/11547/2223
Appears in Collections:Tezler -- Thesis

Files in This Item:
File Description SizeFormat 
481878.pdf2.31 MBAdobe PDFThumbnail
View/Open


Items in DSpace are protected by copyright, with all rights reserved, unless otherwise indicated.