Abstract:
İlköğretime başlamak, çocuğun yaşamındaki en önemli dönüm
noktalarından birisidir. İlköğretim, evden ilk kez ayrılan çocuğun, günün
büyük bir bölümünü yeni arkadaş ve yeni yetişkinlerle geçirdiği evden farklı
bir ortamdır. Çocuk ilk kez programlı öğretimin gerektirdiği etkinliklere
katılmak, belirli bir disiplin içinde kurallara uymak, öğretmenin talimatını
yerine getirmek ve en önemlisi okuma-yazma, aritmetik ve benzeri konuları
öğrenmek gibi görevlerle karşı karşıyadır. İlköğretim birinci sınıfın en
önemli görevi okuma-yazma ve temel aritmetik becerilerini öğrenebilmek
olarak görülmektedir. Çocukların formal okuma yazma programının
uygulandığı okullara başlamadan önce okuma ve yazmayla ilgili deneyim
yaşayıp yaşamamalarının onların okuma yazma gelişimlerini ve okul
başarılarını etkilediği bilinmektedir. Meier (2000), Strickland ve Morrow
(2000), Vadasy ve diğerleri (1998) yaptıkları çalışmalarda, okuma-yazma
öğretiminde erken çocukluk yaşlarının çok önemli olduğunu ve okuma yazma becerilerinin geliştirilmesinde bu dönemde yapılacak etkinliklerin
önemini vurgulamaktadır (Akt. Yangın 2007). Görme, okumayı öğrenmede
önemli bir rol oynar bu nedenle şekillerde, desenlerde ve biçimlerdeki
benzerlikleri ve farklılıkları görme yeteneği zayıf olan çocuklar, harf ve
kelimeleri ayırt etmede zorlanmaktadır (Barbour 1992). İlkokul birinci
sınıf çocukları üzerinde yapılan bir araştırmada (Ferah 2001) okul öncesi
eğitimi alan çocukların görsel algı gelişiminde, almayanlara göre daha
başarılı olduğu bulunmuştur.
Okuma olgunluğu; “hazır oluş”, “hazır olma”, “hazır bulunuşluk” gibi
terimlerle ifade edilir. Thackray (1971), her türlü öğrenme için hazırlığı
“çocuğun her hangi bir zorluğa uğramadan kolayca ve yeterli bir şekilde
öğrenebileceği dönem” olarak tanımlar ve bu zamana kadar bazı bilgi
1
İstanbul Aydın Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü
2
İstanbul Aydın Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü
Okul Öncesi Ana Sınıfı Öğrencilerinin İlkokula Geçiş Sürecinde Hazır Bulunuşluk Düzeyinin
İncelenmesi
102
ve becerilerin kazanılmasında güçlük çeken çocuğun bunu artık kolayca
yapabilmesi olduğunu belirtir (Akt. Oktay 1983).
Yapılan çeşitli araştırmalarda (Aksu-Koç, Bekman, Taylan ve Eser
2004), sosyo-ekonomik ve kültürel açıdan elverişsiz koşullarda yetişen
çocukların okul öncesi eğitim hizmetleri ve erken çocukluk programları
ile gerekli önlemler alındığında, daha iyi koşullarda yetişen yaşıtları kadar
başarılı olabildikleri ya da onlara yakın bir düzeye ulaşabildikleri ortaya
konulmuştur. Okul öncesi eğitim programlarında yer alan etkinlikler,
özellikle çocuğun bilişsel ve dilsel becerilerini geliştirmek, böylece onu
okuma-yazma öğrenmeye hazırlamak üzerinde yoğunlaşır. Okul öncesi
eğitim kurumunda; araç, gereç ve diğer uyarıcılardan zengin bir ortamda,
okuma-yazmaya hazırlık konusunda deneyim kazanan çocukların bu
deneyimleri gelecekteki okul yaşantılarını ve başarılarını olumlu yönde
etkileyecektir. Pek çok ülkede çocuklara okula başlama aşamasında hazır
bulunuşluk testleri uygulanmakta ve çocuğun çok yönlü olgunlaşmış olması
önemsenmektedir. Çocuklara okula hazır oluş için gerekli donanımlar
sağlanmakta ve bunun doğal sonucu olarak da bir takım eşitsizlikler
giderilerek okul başarıları artırılmaktadır. Türkiye’de ise “kronolojik
yaş” ilkokula başlamada temel kriter olarak kabul edilmekte, çocuğun
eksiklikleri ve desteklenmesi gereken yönleri belirlenememektedir. Çocuk
belli bir hazır bulunuşluk düzeyine gelmeden yapılan başlangıçlar ise
başarısızlıkla sonuçlanmakta ve bu durum hem çocuğu duygusal anlamda
örselemekte, hem de bu başarısızlık duygusunu yaşadıktan sonra yapılacak
çalışmaların etkinliği, başta alınacak önlemler kadar güçlü olamamaktadır.
Tıp ve eğitim alanında yapılan araştırmalar ilk altı yaşın tüm gelişim
alanları için önemini ortaya koymuştur. Bu bilinçle hareket ettikleri için
gelişmiş ülkelerdeki toplumlarda okul öncesi eğitimden yararlanma oranı
oldukça yüksektir ve bu alanda kalite ve verimin arttırılması için sürekli
çalışmalar yapılmaktadır.
Türkiye’de son yıllarda yapılan çalışmalarla okul öncesi eğitimin
yaygınlaştırılmasına hız verilmesine rağmen bu kurumlardan yararlanma
oranının düşük olduğu görülmektedir. Türkiye’de, okulöncesi eğitimden
yararlanan çocuk oranı %39’dur (MEB 2010). Doğal olarak bu eğitimden
yararlanan ve yararlanmayan çocukların hazır bulunuşluk düzeylerinde
farklılıklar oluşmaktadır. Oysa çevresel uyaranlara en duyarlı olunan okul
Tuğba ERYİĞİT, Yrd. Doç. Dr. Aylin SÖZER ÇAPAN
Eğitim Fakültesi Dergisi, Özel Sayı - 2017 (101-103) 103
öncesi yaşlarda; planlı ve sistemli bir eğitim ortamından yararlandırılan
çocukların bilişsel, duyuşsal ve motor davranışlarında olumlu yönde
değişme ve gelişmeler beklenmektedir. Bu nedenle ilköğretimin ilk
basamağında eğitimlerini birlikte sürdüren okul öncesi eğitimden
yararlanan ve yararlanamayan çocukların okula hazır bulunuşlukları
arasındaki farklılıkların araştırılması, ailenin, okulun ve toplumun alması
gereken önlemlerin belirlenmesi açısından önem taşımaktadır. Kavram
gelişiminde hızlı bir ilerlemenin olduğu okul öncesi dönemde çocuklara
verilen eğitim, çocukları okula hazırlayıcı bir rol oynamakta ve çocuğun
gelişim alanlarına katkı sağlamaktadır (Bütün Ayhan ve Aral 2007).
Bu çalışmada okul öncesi eğitim alan ve almayan çocukların, okula
hazır bulunuşlukları arasında bir farklılık olup olmadığının incelenmesi
amaçlanmıştır. Araştırma tarama modeli nicel bir çalışmadır. Araştırmanın
evrenini, 2014-2015 eğitim-öğretim yılı ikinci yarıyılında, bünyesinde
anasınıfı ve bağımsız birinci sınıf olan (birleştirilmiş sınıf uygulaması
olmayan) ilköğretim okullarının birinci sınıflarına devam eden çocuklar
oluşturacaktır.