Abstract:
Erken yaşta başlayan kronik çocukluk çağı travmaları ve disfonksiyonel
aile dinamiklerinin etkisiyle gelişen dissosiyatif bozukluklar; intihar
girişimleri, kendine zarar verme davranışları,bilinç kesintileri, amneziler,
konsantrasyon güçlükleri, öfke patlamaları ve kimlikte belirsizlik hisleriyle
karakterize olan temel psikiyatrik tanı gruplarından biridir. Bu tanı grubu,
travma sonrası stres bozukluğu, somatoform bozukluklar ve sınırda kişilik
bozukluğu başta olmak üzere birçok ruhsal bozukluk ile birlikte eştanı
almaktadır.Alanyazındaki araştırmalardadissosiyatifbozuklukvakalarında
kendine zarar verme başlangıç yaş aralığı 5-14 olarak bildirilmiş olup,
bu davranışların sık görüldüğü yaş aralığı ise 10-15 olarak belirtilmiştir.
Bu araştırmalarda intihar girişimi ortalaması ise 10 olarak belirtilmiştir.
Ayrıca bazı çalışmalarda dissosiyatif bozukluk vakalarının yaklaşık olarak
%87’sinin kendine zarar verme davranışı gösterdiği, %78’sinin intihar
girişiminde bulunduğu ve %1-2’sinin ise intihar girişimlerinintamamlanmış
intiharla sonuçlandığı vurgulanmaktadır. Dissosiyatif kimlik bozukluğu
vakaları ile yapılan güncel çalışmalar, bu vakaların %92’sinin geçmiş
ya da güncel intihar düşüncesine sahip olduğunu, %60-80’inin intihar
1* Geliş Tarihi / Received: 10.09.2020 - Kabul Tarihi / Accepted: 29.01.2021
DOI: 10.17932/IAU.AIT.2015.012/ait_v07i1002
34 Aydın İnsan ve Toplum Dergisi Yıl 7 Sayı 1 - Haziran 2021 (33 - 56)
Sosyal Medya Kullanımının Annelik Tutum ve Davranışlarına Etkisinin İncelenmesi
girişiminde bulunduğunu ve %87’sinin ise intihar dışında kendine zarar
verme davranışı gösterdiğini ortaya çıkarmıştır. Dissosiyatif bozukluklar,
bu alanda uzmanlaşmış klinik psikologlar ve psikiyatristler tarafından
travma merkezli psikoterapiler uygulanarak tedavi edilebilmekte ve klinik
açıdan bu başarılı tedavilerile kendine zarar verme davranışları ve intihar
eğilimleri de ortadan kalkabilmektedir. Çalışmanın amacı, sosyal medya
kullanım yoğunluğu ve amacı ile kişinin annelik kimliğine ilişkin tutum
ve davranış değişikliği arasındaki ilişkinin incelenmesidir. Bu amaçla
öncelikle annelik kimliği ve sonrasında sosyal medya kavramları ve etkileri
araştırılmıştır. Araştırmanın örneklem grubu anne olan 315 kadından
oluşmaktadır. Araştırmanın verileri 2019-2020 eğitim öğretim yılı güz
döneminde oluşturulan anket aracılığı ile internet üzerinden toplanmıştır.
Araştırmanın problemi doğrultusunda verilerin elde edilmesi için ölçme
aracı olarak “Demografik Bilgi Formu”, “Anlamsal Farklılık Ölçeği – Anne
Olarak Ben” ve “Sosyal Medya Kullanım Amaçları Ölçeği” kullanılmıştır.
Araştırmada elde edilen veriler, t-testi, One Way ANOVA testi ve Pearson
Momentler Çarpımı korelasyon katsayısı analizi teknikleri kullanılarak
çözümlenmiştir. Araştırma bulgularına göre annelerin sosyal medyayı
kullanma amaçları, annelik kimliğini çeşitli yönlerden etkilemektedir.
Sosyal medyayı eğlenmek ve rahatlamak için kullananların, kendilerini
‘başarılı’ ve ‘iyi’ bir anne olarak değerlendirme puanları yüksektir. Sosyal
medyayı insanları daha iyi tanımak için kullananlar kendilerini ‘isteksiz’
bir anne olarak tanımlarken, ‘yeterli’ bir anne olarak değerlendirme
puanları düşüktür. Katılımcıların sosyal medya kullanım süreleri arttıkça,
olumlu annelik algısı puanları düşmektedir. Araştırmadan elde edilen
bulgular ışığında, öneriler de bulunulmuşve gelecek araştırmalar için de
örnek çalışma oluşturulması amaçlanmıştır