Abstract:
Temel hak ve özgürlüklerin elde edilebilmesi, uzun süren mücadeleler
sonucunda mümkün olabilmiĢtir. Adil yargılanma ilkesi de insanların, tarih boyunca
vermiĢ oldukları çetin mücadeleler sonucunda elde etmiĢ oldukları temel hak ve
hürriyetlerin korunmasını sağlayan bir yargılama ilkesidir.
Evrensel bir hukuk kuralı ilkesi özelliğini haiz olan adil yargılanma ilkesi,
Avrupa Ġnsan Hakları SözleĢmesi‟nin 6. maddesinde düzenleme altına alınmıĢtır.
Adil yargılanma ilkesi, aynı zamanda AĠHS‟de düzenlenen temel hak ve
hürriyetlerin de teminatı konumundadır. Anayasamızın 36. maddesinde 2001 yılında
yapılan değiĢiklikle birlikte adil yargılanma ilkesi, anayasal teminat altına alınmıĢtır.
AĠHS‟ye taraf olan devletler aleyhine AĠHM‟ye yapılan baĢvurulan
ekseriyetini adil yargılanma ilkesinin ihlali iddiaları oluĢturmaktadır. Türkiye
aleyhine de AĠHM‟ye yapılan müracaatlarda da bu duruma sıklıkla rastlanmaktadır.
Yapılan bu müracaatları azaltmak adına 2010 yılında Anayasa‟da değiĢiklik
yapılarak bireysel baĢvuru yolu getirilmiĢtir. Bu nedenle çalıĢmamızın konusu, adil
yargılanma ilkesi ve bu minvalde Türkiye‟de yapılan anayasal değiĢikliklerle birlikte
ceza yargılamasında yapılan düzenlemelerdir.
Bu çalıĢmanın amacı, adil yargılanma ilkesinin mahiyeti, tarihsel süreci,
kapsamı ve unsurlarını Avrupa Ġnsan Hakları Mahkemesi kararları doğrultusunda
incelemek suretiyle Türkiye‟de, özellikle Avrupa Birliği uyum sürecinde,
Anayasamızda ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununda yapılan değiĢiklik ve
düzenlemeleri irdelemektir.
ÇalıĢmanın birinci bölümünde, öncelikle adil yargılanma ilkesinin tarihsel
sürecinden bilgi verilerek oluĢum süreci, haklar bildirilerinde ve uluslararası
vi
metinlerde yer almasından bahsedilerek adil yargılanma ilkesinin kapsamı, unsurları
ve masumiyet karinesi mercek altına alınmıĢtır.
ÇalıĢmanın ikinci bölümünde, Türkiye‟nin AB‟ye uyum sürecinden
bahsedilerek bu minvalde yapılan ve adil yargılanma ilkesinin odak noktası olduğu,
1982 Anayasası‟nda ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununda yapılan
değiĢiklikler inceleme altına alınmıĢtır. Bu hususta, AYM, AĠHM ve Yargıtay
içtihatlarından faydalanılmıĢtır. Ayrıca uygulamada, özellikle ceza soruĢturmalarında
sıklıkla karĢılaĢılan problemlere yer verilmek suretiyle konunun anlatımı
sadeleĢtirilmeye çalıĢılmıĢtır.
Sonuç olarak, adil yargılanma ilkesi, temel hak ve hürriyetlerin korunması
bakımından teminat olma görevini üstlenirken devletlerin de, kendi iç hukuklarında
yapacakları gerek anayasal gerek yasal düzenleme ve/veya değiĢikliklerle birlikte bu
ilkenin, tam ve mutlak bir Ģekilde uygulamaya tatbik edilmesini sağlamaları
gerekmektedir.