Özet:
Eğitim sisteminde yaşanılan aksaklıkları iyileştirme amacı ile 2004 yılında ‘Eğitim Reformu’ gerçekleştirilmiştir. Bir yıl pilot çalışma sonrasında 2005 yılında tüm ülkede uygulanmaya başlanmıştır. Eğitim reformu ile öğretmen ve öğrenenler için yeni roller belirlenmiştir. Öğretmenin merkezde yer aldığı öğrenin pasif katılımı ile yürütülen öğrenme-öğretme süreçlerini içeren öğretmen-merkezli geleneksel yaklaşımlar yerini öğrenenlerin aktif katılımı ile bilgiyi, öğrenme sürecini yapılandırabildiği öğretmenin rehber rolünde bu süreci yönlendirdiği öğrenen-merkezli yaklaşımlara yerini bırakmıştır. Ancak bu değişim süreci beraberinde çeşitli öğretimsel engeller getirmiştir. Eğitimin en önemli unsurlarından biri öğretmendir. Bu yeniliklerin yerini bulması öğretmenlerin uygulamalarını gerektirmektedir. Eğitimde köklü değişikliklerin zorunlu olduğu günümüzde yapılandırmacı ve çoklu zekâ kuramlarının hayata geçirilmesi için sınıf içi uygulayıcıları olan öğretmenlere ciddi sorumluluklar yüklenmektedir.
Bu araştırmada öğretmenlerin öğrenen-merkezli yaklaşımda karşılaştığı öğretimsel engellere yönelik atıfsal akıl yürütmelerinin öğrenme-öğretmeye (pedagojik) yönelik sahip oldukları inanç sistemleri arasındaki ilişkinin boyutları incelenmiştir. Öğretmenlerin sahip oldukları pedagojik inanç sistemleri öğrenen-merkezli ve öğretmen–merkezli olmak üzere iki yönde incelenmiştir. Öğretmenlerin öğrenme-öğretmeye yönelik sahip oldukları düşünülen inanç sistemlerinin onların sınıf içi pratiklerini ve yaklaşımlarını etkilediği düşünülmektedir. Öğretmenlerin sahip olduğu pedagojik inanç sisteminin öğrenen-merkezli yaklaşıma olan eğilimi arttıkça öğretimsel süreçlerde karşılaştıkları engellere yönelik içe dönük daha kontrol edilebilir, sürekli olmayan (geçici) atıfsal akıl yürütmeleri gerçekleştirmeleri beklenmektedir. Dolayısı ile sahip oldukları pedagojik inanç sistemi öğretmen-merkezli yaklaşım eğiliminde ise daha az kontrol edilebilen, sürekli olan (geçici olmayan) dışsal yöneyleminde atıfsal akıl yürütme yapmaları düşünülmektedir. Araştırma eş zamanlı paralel karma yöntem araştırma modeli kullanılarak veri toplama süreci gerçekleşmiştir. Nicel ve nitel veri sağlayan ölçekler ile veriler toplanmış, veri analizi yorumlayıcı ve tümevarımcı biçimde yapılmıştır. Bu araştırmada amaçlı örnekleme yöntemlerinden uygun örnekleme tekniğine başvurulmuştur. Araştırmada kullanılan veri toplama araçlarından elde edilen verilerin birbirini destekleyip güçlendirmesi amacı ile karma yöntem araştırma modeli kullanılmıştır. Nicel ve nitel araştırma modellerinin zayıf yönlerini güçlendirmek adına bir arada kullanılmasının araştırmanın güvenirliğini arttıracağı düşünülmüştür.
Bu araştırmada kullanılan yöntem ve veri toplama araçları, çalışma grubu bakımından geniş bir perspektif ile durumu inceleme imkânı sunmuştur. Katılımcı öğretmenler öğrenen-merkezli yaklaşımın gerekliliğine dair açıklamalarda bulunmuşlardır. Öğrenenlerin aktif olarak katılmadıkları süreçlerde etkin ve kalıcı öğrenmenin gerçekleşmediğine yönelik inançlarına rağmen sınıf içi pratiklerine bunu tam anlamı ile yansıtamadıkları görülmüştür. Bunun ile ilgili olarak katılımcı öğretmenler öğrenen-merkezli yaklaşıma olan inanç sistemine eğilim gösterseler de kendi eğitim süreçlerinde öğrenen merkezli yaklaşımı çoğunlukla uygulama olarak yaşadıklarından içselleştirememekte ve sınıf içi pratiğine doğru bulduklarını değil kendilerinin de eğitim sürecinde yaşadığı öğretmen merkezli yaklaşımın boyutlarını yansıtmaktadırlar. Katılımcıların öğrenen-merkezli yaklaşımın pratiğine ilişkin yeterliliğe sahip olmadıkları görülmektedir.