Abstract:
“Membaları kâfi olan arazimiz içinde mevcudiyetimizi, terakkiyatımızı temin
etmekten başka bir şey düşünmüyorduk…” Ġsmet Ġnönü, Lozan.
Ġkinci Dünya SavaĢı dönemi, devletler arasındaki iliĢkilerin karmaĢıklığı ve
devletlerin dıĢ politika tercihlerindeki etkileyici faktörler açısından oldukça
önemli bir dönemdir. Uluslararası anarĢi, artan sanayi ihtiyacına kaynak bulma
gayretleri, güç rekabeti ve belirsizlik gibi faktörler birçok ülkenin kendi güvenlik
ve çıkarları için ittifaklar kurmasına sebep olmuĢtur.
Türkiye Cumhuriyeti, savaĢın baĢladığı 1939 yılında siyasi ve ekonomik
açıdan hassas bir dönemde bulunmaktaydı. Ülke, Birinci Dünya SavaĢı ve
KurtuluĢ mücadelesi sonrası sıkıntılı dönemin etkilerini henüz atlatmıĢtı ve içsel
istikrarını sağlamak öncelikli hedefiydi. Bu bağlamda, Türk politikacıları savaĢa
dahil olmanın getireceği riskleri dikkate alarak tarafsız bir duruĢ sergileme kararı
almıĢlardır.
Türk devlet adamları savaĢ dönemi boyunca ülkenin dıĢ siyasetini deruhte
ederken Osmanlı Devleti‟nin son dönem hariciye tecrübelerinden ilham almıĢlar
ve Türk hariciye geleneği olarak adlandırabileceğimiz miras onlara yol
göstermiĢtir. Türkiye'nin savaĢ dıĢı kalma politikası, ülkenin ulusal güvenliğini ve
bağımsızlığını koruma amacını yansıtmaktadır. Bu politika, savaĢın yıkıcı
etkilerinden kaçınarak Türkiye'nin iç istikrarını ve toprak bütünlüğünü koruma
hedefini desteklemiĢtir.
Türkiye Cumhuriyeti ekonomik yetersizlikler, kaynak kıtlıkları ve savaĢ
yorgunu nüfusu göz önünde bulundurulduğunda yetenekli politika yapıcıları ve
dirayetli ülke lideri marifetiyle aktif tarafsızlık politikasını ustalıkla kullanarak
jeopolitik konumunun da verdiği özgüven ile bu karmaĢık uluslararası sahnede
iv
savunmacı ve gerçekçi bir anlayıĢla savaĢ dıĢı kalmayı baĢarmıĢtır. Bu tez,
Türkiye'nin Ġkinci Dünya SavaĢı döneminde benimsediği aktif tarafsızlık
politikasının, savunmacı realizm kuramı bağlamında nasıl incelenebileceğini ele
almaktadır.