Abstract:
Sanatın yaratım sürecinde sanatçılar toplumsal, siyasal gerçeklerden,
geleneklere; ruhsal yapılarından, kişilik özelliklerine değin pek çok değişkenden
etkilenirler ve bu durum sanat yapıtlarını etkiler ve sonuç olarak yansır. Rönesans
öncesi kilise baskısı altında eserler üreten sanatçılar, Rönesans’la bir aydınlanma
yaşamış ve üretim anlamında dinden kopuş başlamış olsa da resim sanatı tam
özgünlüğüne fotoğrafın keşfi ile kavuşmuştur.
Derslerine katıldığım Öğretim Üyesi Prof. Dr. Veysel Günay ile 3 Haziran
2022 günü gerçekleştirdiğimiz söyleşi, tüm bu çalışmanın özeti niteliğindedir. Veysel
Günay, Rönesans düşüncesinde tek bir anlayış hakimken Fransız Devrimi sonrası
birden fazla anlayışın ortaya çıktığını; 1800’ler sonrası soyutlama, 1900’ler sonrası
ise farklı eğilimlerin bir araya geldiğini belirtmiştir. Modernizm ile birlikte, batı
toplumlarında bireysellik öne çıkarken oluşan çeşitliliğin, sınıf farkına yol açtığını;
bu farklılığın aynı zamanda farklı siyasi toplumsal görüş, toplu yaşayış ve farklı
sanatsal dil ortaya çıkmasına sebep olduğuna vurguladı. Sanatçıların önce üslup
yarattığını, toplumda taban oluşturduktan sonra da bu biçemin adlandırıldığını
söyleyen Veysel Günay, kuram yokken eylemin olduğunu ve kavramsal sanat
doğduğunda modernist akımın var olduğunu ve kavramsal sanatın, herhangi bir
başlık altına girmese de başka akımlara sızdığını iddia ediyor. Kavramsal sanatçı Sol
LeWitt de fikir ya da kavramın uygulamadan önce gelmesi gerekliliğini, fikrin adeta
sanat yapan bir makine haline geldiğini savunur. Kavramsal sanat yapıtı, gündelik
hayattan hazır nesne olabileceği gibi; akla gelen her türlü fotoğraf, harita, şema ve
yazılı belgeden de oluşabilir. Bu eserler var olan durumu farklı bir noktaya taşır.
Kavramsal sanatta, süreç ve sonuçtan ziyade, kavram önemlidir. Bu nedenle
geleneksel sanat yapıtı oluşum süreçlerine tamamen karşıdır. Sanatçı, kavramları
farklı açılardan ifade ederek sorgulama yapar. Bu bağlamda kavramsal sanat ve
iv
geleneksel sanat birlikte çalışabilir mi? Bu tez çalışmasında bu sorunun cevabını
arayacağız.
Rönesans sonrası, sanatçılara yeni teknik olanaklar sağlayan teknolojinin
beraberinde getirdiği toplumsal sınıflaşma ve beraberinde ekonomi, yaşamın her
alanını etki eder. Bu durum sanatçılara ve eserlerine de yansır. Yakın zamana kadar
krallara ve kiliselere hizmet veren sanatçılar, özgürleşip bireyselleştiğinde modern
sanat da başlar.
“Modernleşmeyi ve hem yaşamda hem sanatta ortaya çıkan Batılı imgeyi, tekil
ve bütüncül bir dönem tasviri yapmadan, kültürü sabit ve oradan oraya taşınabilir
katı bir nesne, bir kalıp gibi algılamadan, yerli öznenin tarihselliğini
önemsizleştirmeden okumak-yorumlamak… Nasıl ki kültür dediğimiz olgu melez,
geçişken ve değişkense kültürde yaratılan imgeler de sabit değildir. Teoriye hakim
özcü, kapalı bir kültür anlayışının varlığını gözeterek, öte yandan o bakışın hapsedici
niteliğinden kurtularak kültürlerarası değişimleri saptamak gerekiyor.” (Dastarlı,
2021:13). Bu çalışmada “geleneksel” olarak tabir ettiğimiz, geleneksel sanatlar değil,
geleneksel anlamda sanat yapma biçimidir. Yeniliklere uzak durmadan kültüre
bağlılık, çağa ayak uydurmak ve tekrar etmemektir.
Sanat, insan psikolojisini etkileyen robotlaşmanın önüne geçer. Ancak
günümüz teknolojisiyle beraber, insan psikolojisi de değişmekte ve sanat robotlaşma
yönünde ilerlemektedir. Bu makineleşme, sanata da yansımış ve yapay zekâ eserleri
ortaya çıkmıştır. Sanatın içsel problemleri düşünüldüğünde, yapay zekâ resimleri,
sanat anlamında iddiada bulunması sebebiyle önemli bir yere sahiptir. Sanatın insani
yanı bir kenara; yapay zekânın, sanat ve hayat algımızda yaptığı değişim ve
dönüşümden bahsederken yarattığı ve yaratacağı sorularını yanıtlamaya çalışıyoruz.
Veysel Günay, sanatı teknolojik gelişmelerle doğru orantılı tutar. Makine ve motor,
insanın üretimini etkiler. Teknoloji sadece uygulamayı değil bakış açısını da
değiştirir. Yeni teknoloji üretimde birtakım rahatlıklar getirir. Hazır boya örneğini
verebiliriz, akrilik gibi. Teknoloji sadece bunu kullanmak değildir. Yaratılan ortam,
düşünce ve bakış açısını değiştirir. Yeni kuşakların sanat anlayışını yönlendiren
etmenlerden birisi de budur. Esas soru, teknolojiyi kimin kullandığıdır. Sanatçı mı?
Teknisyen mi? Teknolojik, yeni dünya, sanata ve estetiğe renk, tat getirmiştir. Ancak
tadı, rengi değişse de plastik dil unutulmamalıdır. Örneğin mağara duvarına çizilen
bir desen, Picasso ile aynı derecede bizi de heyecanlandırır. Önemli olan resim
dilidir. Her yenilik denenebilir, her resim malzemesi kullanılabilir.