Özet:
Sermayeye dayalı teşvik planları, esas itibariyle çalışanların çalıştığı şirkete ortak
edilmesini, bazı modellerde ise hisse değer artışından pay verilmesini sağlayan
uygulamalar olup bunlar; hisse satınalma planları, hisse senedi opsiyon planları,
hisse senedi teşvik ödülleri, çalışanların hisse senedi sahipliği planları (ESOP), 401
(k) planları, hisse senedi değerleme hakları (SAR) ve kar paylaşım planları ile
ertelenmiş ödeme planları çerçevesinde ortaklık payı verilmesi şeklinde uygulama
alanı bulmaktadır. Sermayeye dayalı teşvik planları esas itibariyle hisse bazlı
ödemeleri bünyesinde taşımaktadır. Bu nedenle söz konusu planların finansal
raporlara yansıtılması ise IFRS/TFRS 2 Hisse Bazlı Ödemeler Standardı’nda
öngörülen ilke ve düzenlemeler çerçevesinde yapılması gerekmektedir.
Sermayeye dayalı teşvik planları çalışanların, özellikle uzman ve kilit personelin,
şirkete bağlılıklarını arttırarak işgücü devrini düşürmek, beyin göçünü önlemek,
topyekün çalışanların şirketin performans ve karlılık gibi hedeflerine yönelik olarak
çalışmaları yönünde motivasyonlarını arttırmak, verimlilik artışı sağlamak, istikrarlı
bir yapı kurmak ve beşeri sermayeyi muhafaza etmek, rekabet gücü kazanmak ve
şirketin değerini artırmak gibi amaçlarla uygulanmaktadır.
Çalışanların sermayeye ortak edilmesinin istihdam istikrarını temin ettiği, firma
performansını ve verimliliği arttırdığı, mikro bazda büyüme ve istikrar yanında
sermayenin tabana yayılması ile sosyal refahın yükseltilmesini sağladığı, makro
bazda ise ekonomik büyüme ve ekonomik kalkınmanın itici gücü olarak ülkenin
kalkınmasında ve beyin göçünün önlenmesinde etkili olduğu kabul görmektedir.
Çalışanların sermayeye dayalı teşviklerden faydalandırılması planları, başta
ABD ve AB olmak üzere Japonya gibi birçok gelişmiş ülkedeki şirketler
tarafından geniş ölçüde uygulanmaktadır. Söz konusu planlara ilişkin vergi ve
diğer yükümlülüklere istisna veya vergi ertelemesi getirilerek teşvikler
sağlanmakta ve böylelikle kamu idaresi tarafından planların uygulanması
desteklenmektedir. Bu durum ulusal düzeyde planlara olan ilginin artmasına ve
söz konusu planların uluslararası düzeyde de uygulanmak istenmesine katkı
sağlamaktadır.
Bu çalışmada konu, planların beşiği olarak kabul edilen ABD’deki uygulamalar
ve vergi mevzuatı çerçevesinde incelenmiştir. Yapılan çalışmada söz konusu
uygulamalarla ilgili Türk Hukuk Sisteminde, örneğin; Sermaye Piyasası
Kanunu, Türk Ticaret Kanunu, Türk Borçlar Kanunu, İş Kanunu, Sosyal
Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nda hiç veya yeterli açıklıkta
düzenlemelerin olmadığı, çelişkilerin ve kısıtlayıcı durumların bulunduğu, Tek
Düzen Hesap Planı’nda kayıt düzeni, vergi mevzuatında ise giderleştirme,
vergilendirme ve sermayeye ilave edilebicek fonlarla ilgili belirsizliklerin
olduğu tespit edilmiştir . Bu durumun söz konusu planların Türkiye’de yeterli derecede uygulama zemini bulamamasında etkili olduğu değerlendirilmektedir.
Bu çerçevede; özellikle TFRS 2 Hisse Bazlı Ödemeler Standardı ile Tek Düzen
Hesap Planı, Türk Vergi ve Sosyal Güvenlik Mevzuatı esas alınarak örnek
uygulamalar yapılmış ve Türkiye açısından öneriler getirilmiştir.