Abstract:
Türk sineması başlangıç yıllarından itibaren konulu film çalışmalarında tiyatro sanatından ve tiyatro kökenli oyuncu ve yönetmenlerden yararlanmıştır. Sinemamız bu yıllarda henüz kendi özgün dilini oluşturmamış, biçim ve içerik bakımından tiyatro sanatının çok etkisinde kalmıştır. Özellikle on yedi yıl boyunca sinemamızda tek yönetmen olarak çalışan Muhsin Ertuğrul, konu ve oyuncu seçiminden, biçimsel olarak işlenişine kadar zayıf bir sinema diliyle teatral havada filmler çevirmiş ve sinemamızı bu anlamda olumsuz yönde etkilemiştir. Muhsin Ertuğrul'un ardından sinemaya yönetmen olarak geçen bazı tiyatro kökenli oyuncular ve tiyatro dışından yönetmenler, biçim ve içerik bakımından teatral etkiden uzak çalışmalar gerçekleştirmişlerdir. 1950'lerden itibaren Türk sineması kendine özgü yapısını oluşturmaya başlamış, sayıları oldukça azalan tiyatro kökenli yönetmenlerden bazıları da bu özgün yapıya uygun filmler çevirmişlerdir. Filmler incelendiğinde, kurgudan resimsel düzenlemelere, açı ve objektif seçimlerinden, müzik ve ışığın kullanımına dek içerikle uyum gösteren bir anlayışın yerleştiği görülmektedir. Öte yandan uzun yıllar filmlerde başroller dahil bütün rollerde oynayan tiyatro kökenli oyuncular zamanla yerlerini tiyatro dışından gelen yeni oyunculara bırakarak geri planda karakter rollerine geçmişlerdir. Bunun yanı sıra sinemamızda bir yan kol olarak gelişen seslendirme (dublaj) alanında yoğun bir şekilde çalışan tiyatrocular uzun yıllar pek çok oyuncuyu seslendirmiş ve konuşma biçiminde teatral etkiyi sürdürmüşlerdir.