Abstract:
Avrupa Birliği; ülkeler ve bölgeler arasındaki gelişme farklılıklarını
azaltmak ve ülkelerin kalkınmasına yardımcı olmak adına hem üye
ülkelere hem aday ülkelere hem de işbirliği sağladığı ülkelere yönelik
olarak çeşitli yardım mekanizmaları geliştirmiştir. Bu mekanizmalar
üyelik durumuna göre değiştiği gibi zaman içerisindeki gelişmelere
paralel olarak revize edilmiştir.
Türkiye aday ülke statüsünden dolayı; IPA, Topluluk Programları
ve Avrupa Yatırım Bankası Kredileri mali yardım araçlarından
yararlanabilmektedir. Bu mali yardımlardan ülkemizin kurum ve
kuruluşları yararlanabilmektedir. Ayrıca yerindenlik ilkesi çerçevesinde
yerel yönetimlere de önemli miktarlarda kaynaklar sağlanmaktadır.
Fakat söz konusu her bir kaynağın kendine has kuralları ve uygulama
yöntemleri mevcuttur. Bu kapsamda; finansman kaynağı arayan diğer
kurumlar gibi yerel yönetimlerin de farklı başlıklar altında aktarılan AB
mali yardımlarının uygulama usul ve kurallarını bilmeleri gerekmektedir.
AB mali yardımlarını projeler aracılığı ile dağıtmaktadır. Projeler
ile beraber ülkeler, ülkelerle beraber kurumlar yarışmakta ve ciddi bir
rekabet ortamı oluşmaktadır. Dolayısı ile AB mali destek sağlanacak
projeleri seçerken; nitelik ve uygulanabilirlik açısından daha etkili,
sonuçları ve sürdürülebilirliği daha güçlü olan daha geniş etki alanına
sahip projeleri tercih etmektedir. Bu rekabetçi süreç de mali
desteklerden yararlanmak isteyen kurum ve kuruluşları daha nitelikli
projeler hazırlama konusunda teşvik edici bir rol üstlenmektedir.
AB ülkelerindeki yerel yönetimlerin işleyiş açısından önemli bir
yere sahip olduğu ve aynı zamanda çok aktif roller üstlendiği
bilinmektedir. Bu çerçevede; Türkiye’deki yerel yönetimlerin AB uyum sürecindeki rolü ve AB Mali yardımlarından yararlanma düzeylerini
anlamak açısından ülkemizde öncü konumda bulunan İstanbul
Büyükşehir Belediyesi (İBB) tarafından yürütülen AB çalışmaları önem
arz ettiğinden işleyen yapı incelenmiştir.
AB çalışmaları kapsamında İstanbul Büyükşehir Belediyesi örnek
diyebileceğimiz bir çalışmaya 2005 yılında imza atmış ve AB’yi doğru
anlamak ve AB sürecini yerelde etkin olarak yürüterek AB mali
yardımlarından en iyi düzeyde yararlanmak adına AB İlişkileri
Müdürlüğü’nü kurmuştur. Bu Müdürlük; kuruluşunun ilk yıllarında
personel temininin yanında AB sürecinin işleyişi ve AB müktesebatı
konusunda bilgi birikimi ve kapasite artırımı sağlamıştır. İBB’nin bir
bütün olarak hem birimlerinde hem iştiraklerinde hem de İSKİ ve İETT
gibi bağlı kurumlarında AB konusuna hâkim ve mali yardımlardan
yararlanmak üzere proje hazırlayabilecek “İBB AB Yerel Takımı” olarak
adlandırılan bir ekip oluşturulmuştur. İBB’nin AB Modeli olarak ifade
edebileceğimiz yapı çerçevesinde yapılan çalışmalar, verilen eğitimler
ve oluşturulan ekip ile belli bir çalışma sistematiği oluşturulmuş ve bu
konuda başarı sağlanmıştır. 2006 yılı itibari ile çalışmalar meyvesini
vermiş ve AB projeleri noktasında İBB genelinde bir artış yaşanmıştır.
Şimdiye kadar anlatılanlar ve yapılan çalışmalarda elde edilen
veriler bugüne kadar söz konusu mali yardımlardan kimi zaman sistemli
kimi zaman ise karma mekanizmalar aracılığı ile yararlanıldığını
göstermektedir. Fakat daha iyi bir düzeyde yararlanılamaması için hiçbir
sebep olmadığı da açıktır. Türkiye'de tam manası ile AB Mali
yardımlarından fayda sağlanamamasının nedenleri şu şekilde
sıralanabilir: Mali yardımlar konusundaki doğru olarak bilinmeyen
mevzular, proje deneyimine sahip personelin azlığı, birimlerde yabancı
dil bilen personelin az olması, günlük iş yükünün fazla olması ve bu
sebeple projelere gereken önemin verilememesi, ilgili kurumlar
arasındaki koordinasyon eksikliği, bürokrasi sarmalı ve AB fonlarının
kullanım prensiplerine tam uyumun sağlanamaması…AB mali yardımlarından yararlanılması için işleyen bir sistemin
kurulması ve sürekli beslenmesi gerekmektedir. Fakat bu sistemin
kurum içinden hem üst düzey yönetim kademesi tarafından hem de
yatay da diğer birimlerden sürekli beslenmesi gerekmektedir. Söz
konusu yapı her iki yerden de beslenemediğinde problemler ortaya
çıkacak ve sistemin işlerliğini yitirmesine sebebiyet verecektir. Bu
açıdan üst yönetim kademesi tarafından gerekli kolaylık ve bürokrasiyi
azaltıcı yeni yaklaşımlar geliştirilmesi, paralel düzeyde de tamamlayıcı
unsur olan diğer birimlerin gereken özeni göstererek önceliklere yönelik
kaliteli ve vizyonel projeler üretilmesine destek vermesi gerekmektedir.