Özet:
Romansların tarihi ilk öykülerin yaratıldığı döneme rastlamaktadır. Bu kavramın tanımı, Antik Yunan döneminden, Bildungsromansa, 19. yüzyıla ve günümüz romantik eserlerine uzanan sure boyunca değişiklik göstermiş olsa da gerek araştırmacılar gerekse bu roman türüne yönelik genel yaklaşımlar, kadının güç kazanması gibi pozitif değerleri teşvik eden sosyo- kültürel unsurlardan ziyade romans kurgusunun evrenselliğine, sıradanlığına ve yinelenmesine odaklanmakta ve öncelik vermektedir. Bu çalışma, yalnızca, orta çağ dönemi romans kitaplarını ve zaman içinde bu eserlerde meydana gelen değişiklikleri ele almaktadır. Çalışma kapsamında, orta çağ dönemi romans kitapları arasında yer alan ve farklı dönemlerde kaleme alınan Walter Scott’un Ivanhoe (1920) adlı eseri, Kathleen Woodowiss’in The Wolf and the Dove (1974) adlı eseri ve Amanda Quick’in Mystique (1995) isimli yapıtı Anthony Giddens’ın mahremiyet kuramına dayanarak içerik çözümlemesi yoluyla incelenmiştir. Buna ek olarak, romans kitaplardaki cinsellik, cinsiyet ve ilşkide kadın erkek rolüne ilişkin yaklaşımlar da irdelenmiştir. Bu çalışma sonucunda bazı önemli bulgular elde edilmiştir. Öncelikle, romans kitaplarının ana konusu olan aşk, mahremiyet ve kadın erkek ilişkisi gibi kavramlar eserlerin yazıldığı dönem göz önüne alındığında ciddi değişimlere uğramıştır. Eserlerin türleri gelişim gösterdikçe romans kitaplardaki basmakalıp tasvirler, aşk, cinsellik ve kadının ataerkil imajıyla alakalı kavramlar bağlamında yıkıma uğramıştır. Buna ek olarak, bu çalışma yoluyla, romans kitapların kadının toplumdaki değişen rolünü ve daha fazla güç ve özgürlük kazanarak erkeklerle eşit konuma gelme süreçlerini tasvir ettiği görülmüştür.