Özet:
3444 Sayılı Yasa ile yapılan düzenlemeler sonrasında anlaşmalı boşanmanın Türk Hukuku’nda yer bulması öncesinde Eski Medeni Kanun’un taraflara anlaşma konusunda 150/V madde hükmü uyarınca boşanmanın yan sonuçları için anlaşma imkanı tanıdığı görülmektedir. Yapılan değişiklikle bu husus korunmuş, beraberinde yeni bir madde ile (TMK m.166/III) boşanmaya karar verilmesi, mali sonuçları ve çocukların velayetleri hususunda da tarafların anlaşabilmesine olanak tanınmıştır. Böylelikle tarafların boşanmaya karar vermeleri halinde birlikte başvurmaları veya birinin başvurusunu diğerinin kabul etmesi halinde anlaşmalı boşanma başlığı ile dava kurulabilir olmuştur.
Tarafların en az bir yıl süre ile evli kalmış olmaları süre şartı ile açılabilen anlaşmalı boşanma davasında, boşanmanın velayet, nafaka, tazminat gibi sonuçları üzerinde anlaşmaya varılabildiği takdirde hakim boşanmaya hükmedebilmektedir. Bu noktada önemli olan, tarafların özgür iradelerini beyan etmeleri ve anlaşmanın özgür irade ile sağlanmış olması gerekmektedir. Yoksulluk nafakası ve iştirak nafakası gibi hususlarda taraflar anlaşmış olsalar bile hakimin uygun görmemesi halinde bu hususlara ilişkin anlaşma yok hükmünde olup hakimin takdirine muhtaçtır. Bununla birlikte boşanmanın doğurduğu sonuçlardan olan mal rejiminin tasfiyesi de yine tarafların tabi oldukları mal rejimi kaideleri doğrultusunda gerçekleşebilmekte, kanunlarla belirlenmiş hususlara ilişkin aksi yöndeki anlaşma konuları geçerlilik taşımamaktadır.