Abstract:
Sadece Mary Shelley'nin görmezden gelinen, terk edilen Frankenstein'ı değil robotlar da, Karel Čapek'in R.U.R. ve Isaac Asimov'un I,Robot'u gibi bazı distopyan eserlerde, genellikle teneke makineler olarak düşünülür. Bu üç eser insanoğlu tarafından yaratılan yapay hayatlar hakkında hayal ürünü hikâyeleri anlatır ve bu eserlerin karşılıklı ilişkisi şöyledir: Yazarlar Tanrı olma iddiasıyla insanoğluna miras kalan isteğin potansiyel bir tehlike olabileceğini göstermiştir.
Frankenstein ve R.U.R.'ın ana karakterleri doğayı kontrol etmek ve doğanın sırlarına ulaşmak için yoğun bir istekle yapay bir yaşam yaratma girişiminde bulunur. Bu açıdan bakıldığında Tanrı'nın varlığı sorgulanıyormuş gibi gözükse de, temelde üzerinde durulan konu; hükmeden ile hükmedilen dünyasındaki mücadeledir. Başlangıçta amaçları daha iyi yaşam koşulları sunmak için insanlığa yardım etmektir ama sonra olayın tamamen farklı olduğu anlaşılır. Gerçek insanlık kadar eskidir. İnsanı kusursuz bir biçimde esir alan bu güçlü duygu kibirdir.
Öte yandan, insanoğlu tarafından yaratılan bu yaratık ve robotlar, toplum içinde kendilerini çoğu zaman yalnız ve garip hisseder. Farkında olmadan insanlarla kıyaslanmalarına rağmen ki bu durum kısmen onların insanlarla benzer olduğu anlamına gelir, asla toplumda birey olarak kabul görmemişlerdir. Bu olumsuz duyguların sonucunda yapay hayatlar maalesef yaratanı yok etme çabasına girerler. Bu, gerçek dünyanın kuralı gibidir. İlk önce, insanoğlu bu yapay yaşamları yaratırken Tanrı gibi gücü olduğunu düşünmeye başlar. Gerçek şu ki; insana benzeyen yaratıklar yaratarak, insanoğlu aslında yaratanı yok etmeye çalışmaktadır. İlerleyen zamanda ise işler tersine döner ve bu yapay yaşamlar insanoğlunu yok etmeye çalışır. Bu durum insanlığa bir ceza olabilir. Doğanın kanununu bozacak her girişim insanlığa ayrı bir yıkım getirir. İlerleyen sayfalarda görüleceği üzere tarihte de bu böyledir ve her zaman savaşın bir kazananı vardır.
İnsanoğlunun ölümden daha iyi bir seçenek aramasının sebebi çoğunun yok olmaktan korkan, medeniyetlerini geliştirmek için bilinçli olarak daha iyi bir insan ırkına sahip olmak isteyen ve eşsiz bir zihinle benzersiz olduğuna inanan yaratıklar olmasıdır. Ölümsüz olma fikri insanların ilgisini çekmiştir. Çünkü ölüm pek çok insan için ürkütücüdür ve geçmişten günümüze bu korku insanoğlunun gerçeği reddetmesine ve bilinçli ya da bilinçsiz arzuları için başka çözümler aramasına sebep olmuştur.
viii
Bu eserlerin geleceğe ilişkin mesajı distopyacı görünüyor. Ancak sosyo-ekonomik ve sosyo-politik alandaki gelişmelerin birçoğu insanın ve toplumun doğal çerçevedeki farklılıklarını etkiler ki bunlar olumlu ilerleme olarak kabul edilir ama ne yazık ki bu insanlığı dehşete düşürür ve bu yenidünya düzeni insanoğlunun sonsuz hevesiyle birleşince insanlık için büyük bir risk olarak ortaya çıkar çünkü yapay bir hayat yaratmıştır ve daha sonra bu iki tarafın olası yok oluşu ve yozlaşması ile biten hükmeden ve hükmedilen arasındaki mücadeleye dönüşür.