Abstract:
Zamanın bilimsel ve teknolojik gelişmeleri inanılmaz bir biçimde hızlı bir ivme
ile artmaya devam etmektedir. Bu gelişim ve değişimler hayatın her alanına sirayet
etmekte, özellikle son yıllarda finansal alanlarda kendini fazlasıyla göstermektedir.
Bu gelişmelere bağlı olarak, temel çalışma mantığı 90’lı yılların başına dayanan ve
bu yıllar itibariyle gelişimini arttırarak devam ettiren, şifreli bloklardan oluşan,
verilerin çeşitlenmesi ve kimliklenmesi işlemini gerçekleştirmeye yarayan blokzincir
teknolojisi geleneksel finans alanında yepyeni bir çığır açmıştır.
Blokzincir teknolojisine dayalı olarak yeni bir ödeme sistemi gelişmiş,
alışılmış, geleneksel para özelliklerinin dışında, şu an tüm dünyada bir trilyon doların
üzerinde hacmi ve kullanıcı sayısı beş yüz milyon olan, kripto para adıyla yeni bir
varlık kavramı gelişmiştir. Merkezi bir otorite veya finansal kuruluş tarafından takip
edilmeyen kripto paraların işlem hareketleri anonim şekilde gerçekleşmektedir. Diğer
bir ifadeyle transfer edildiği hesap bilinememektedir. Bilişim sistemlerinin suç
işlenmesinde sağladığı kolaylıklardan dolayı, bu alan özellikle siber suçlarda
yetenekli suç işleme kastı olan kişiler açısından adeta bir cazibe merkezi haline
gelmiştir.
Kripto paralar denetlenemez olan yapısal özelliklerinden dolayı çok çeşitli
suçlarda araç olabilmekte, kamu düzenine ilişkin oldukça sorun yaratabilecek
potansiyele sahiptirler. İşlenebilecek suçlardan birisi de tezimize konu olan ve Türk
Ceza Kanunu’nun 142/2-e maddesinde yerini bulmuş Bilişim sistemlerinin
kullanılması suretiyle hırsızlık suçudur. Tezimizde kripto para kavramının herhangi
bir statüsünün veya yasal tanımının bulunup bulunmadığı irdelenerek, bu suçun
konusunu oluşturup oluşturmadığı, kripto paralara yönelik farklı ülkelere ait mevcut
yasal düzenlemeler ışığında değerlendirilmek suretiyle tartışılmıştır. Özellikle
ülkemizde kripto paralara yönelik tezimiz konusunu içinde barındıran ceza hukuku
vi
alanı başta olmak üzere farklı hukuk disiplinlerinde yasal düzenleme konusunda
oldukça fazla boşluk bulunmaktadır. Yargıda ve öğretide bu hususta görüş ayrılıkları
bulunmakla birlikte özellikle ceza hukuku temel ilkelerinden suçta ve cezada
kanunilik prensibi gereği kapsayıcı bir yasal düzenlemeye ihtiyaç duyulmaktadır.