Abstract:
Türkiye de son yıllarda tek kiĢilik kadın oyunlarında artıĢ gözlemlenmektedir.
Özellikle tiyatroda erkek egemenliğinin yoğun olduğu uzun bir dönemin ardından
kadınlar tek kiĢilik oyunlarla sahnelerde hikayelerini anlatmaya baĢladılar.
Kadınların sahnede kendi dünyasını, varoluĢ mücadelesini, ataerkil yapı içinde
yaĢadığı sorunları ve maruz kaldığı Ģiddeti anlatması ve bu hikayelerin gün geçtikçe
artması, kadının erkek egemen düzen içinde kendi yolculuğu ile diĢil doğasında
oluĢan bir uyanıĢın tiyatrodaki yansımasıdır.
Ġnsan, sözün gücüyle kendi yaĢamını var etmiĢ, kolektif dünya düzeninden,
toplumsal yaĢamın oluĢumdan ve bireysel bilince kadar yaĢamsal tüm yapı taĢlarını,
kurallarını, kurduğu medeniyetlerin anlayıĢıyla oluĢturmuĢ bir varlıktır.
ÇalıĢmamızda; insanlık tarihi boyunca kadına dair anlatılan hikayelerin ve mitlerin
günümüz oyunlarındaki kadın karakterlere yansıması incelendi.
Kolektif hikayelerin köklerinde oluĢmuĢ ataerkil yapının sözlü kültür
üzerindeki baskısı, kadını bitmeyen bir varoluĢ mücadelesine sürüklemiĢ, baskılamıĢ,
Ģiddet ile ötekileĢtirmiĢtir. Tüm bunlar kadının yaĢamsal haklarını sekteye uğratmıĢ
ve sorunu tarih boyu büyüterek günümüze kadar taĢımıĢtır. Bu da kolektiften bireysel
yaĢama kadar ataerkil anlayıĢta söylenmiĢ sözün gücünün, yaĢamın pek çok alanında
kadının konumuna olumsuz Ģekilde etki ettiğini kanıtlamaktadır. Kadınların yaĢam
yolculukları erkeklerinkine göre farklı bir mitolojiye sahiptir. Fakat bu farklılık
kadının doğası getirdiği bir özelliktir. Dünya düzeni içinde bu cinsiyet farklılıkları
ataerkil anlayıĢ egemenliğinde cinsiyetçi bir ayrım ile baskı ve Ģiddete dönüĢmüĢtür.
BaĢarı, mutluluk, güç üzerine kurulmuĢ dünyada kadın ötekileĢtirilip, ikinci planda
tutulup, baskılanmıĢtır. Bahsedilen bu dünya algısı kadını ait olmadığı bir yolculuğa
sokmuĢ ve kendine karĢı kazanamayacağı bir savaĢa sürüklemiĢtir. Çünkü kadın bu
yolculuğu erkek kahramanın yolu üzerinden vermeye mahkum bırakılmıĢtır. Kadın
bu kısır döngü içinde, doğasına aykırı bir anlayıĢla kim olduğunu inkar noktasına
vi
kadar gelmektedir. Kadınlara ve diĢil değerlere karĢı var olan önyargıların aslında
kadının yetersizliğinden değil ataerkil düzen hakimiyetinde olan kolektif bilinçte
oluĢmuĢ yanlıĢ algılardan kaynaklandığı görülmektedir.
Kadınlar hala sözlü kültürle birlikte insanlık tarihinde oluĢan bu yanlıĢ algının
etkilerini yaĢamaktadır. Tek kiĢilik kadın oyunlarındaki hikayelerin derin katmanlı
yapısını incelemek için, sözlü kültürde hikayenin kökenlerine, kadın mitlerine, kadın
kahramanın yolculuğunda yaĢadığı sürece odaklanmak amacıyla çalıĢmamızı
detaylandırdık. Oyunların hikayelerinin kökenlerini daha iyi analiz edip, evvelden
günümüze gelen kolektif bağlantıları ve sözlü kültürün izlerinin kadın oyunlarına
yansımasını bulabilmek için çalıĢtık. Oyunları analiz ederken; ataerkil kültür içinde
kadının dünyadaki yolculuğunda yaĢadığı süreci kolektiften bireysele incelemek için
Carl Gustav Jung‟un kolektif bilinçdıĢı ve arketip kavramlarını, sözün doğuĢunun
kökenlerini anlayabilmek için de hikaye anlatma sanatını, kadın mitlerini ve
kahramanın sonsuz yolculuğu kuramını kullandık. Seçilen tek kiĢilik kadın oyunları
bu yöntemlerle analiz edildi. Her yolculuk gibi kadın kahraman da aĢması gereken
bu yolda çetin bir süreçten geçmektedir. Hatta bu çetin yolculuk eril aklın,
değerlerinin ön planda olduğu dünya düzeni tarafından desteklenmemekte ve sabote
edilmektedir. Tüm bunlara rağmen kadın günümüzde kendi yolculuğuna çıkabilme
cesareti göstererek hikayesini, kendi özgün sesiyle anlatmak için tiyatro sahnesinde
yerini almıĢtır. ĠĢte bu sessiz kalmamak için atılmıĢ büyük, dönüĢtürücü, cesur bir
adımdır. Ancak insanlık tarihinden bugüne kadar kadına dair yapılan her çalıĢma çok
ağır ilerlemiĢ ve eril düzen tarafından desteklenmediği için de süreç uzamıĢtır.
21. yüzyıla girdiğimiz bu dönemde çoktan halletmemiz gereken kadın
sorunları hala devam etmektedir. Bunun temelini eril düzen anlayıĢındaki yaĢam
konforu oluĢtururken, diğer bir önemli nokta da kadınların kendi içsel yolculuklarına
çıkma cesareti bulamamalarıdır. Her kadın kendinden sonra gelecek kadına,
çocuğuna, ve dünyada arkadaĢ olduğu diğer kadınlara bu cesur eylemsel hareketleri
borçludur. Bunun içinde bizler sahnelere kadına dair hikayeleri taĢıyarak, tezlerimizi
kadına dair alanlarda yaparak, içimizdeki diĢil yarayı iyileĢtirebilmek adına kendi
yolumuzu yürümeye baĢlayabiliriz.