Abstract:
Tarihî süreç içinde Türk-Ermeni ilişkileri, ilk kez M.S. 363-373 yılları arasında
Güney Kafkasya’ya gelen Hunlar ile başladı. 6. yüzyılda Hazarlar, 11. yüzyılda
Selçuklular, 14. yüzyıl itibarıyla Osmanlılar zamanında gelişti. Fatih Sultan
Mehmed, 1461 yılında çıkardığı bir fermanla gayrimüslim cemaatler arasında denge
sağlamak için Bursa’daki Ermeni Yebisgobosu Hovagim’i ve cemaatini İstanbul’a
getirterek onu Ermeni Patriği tayin etti. Böylece Ermeniler de “millet” sistemi içinde
özerk statüye kavuşup, 500 yıl boyunca Osmanlı idaresinde din, dil ve etnik
kimliğini koruyarak “millet-i sadıka” diye anıldılar. Tanzimat (1839) ve Islahat
(1856) reformlarıyla yeni haklara sahip olup, “Ermeni” ve “Hıristiyan” kimlikleriyle,
birçok Müslüman halka nasip olmayan; vezir, nazır, paşa, mebus, müsteşar, vali,
kaymakam, büyükelçi, konsolos vs. gibi makamlara getirildiler. Yeni kiliseler,
manastırlar, okullar açtılar, cemiyetler kurdular. Bu süreçte, emperyalist güçlerce
“Şark Meselesi” projesi bağlamında, Balkanlardaki Hıristiyan halklar üzerinde
uygulanan Osmanlı Devleti’ni parçalama stratejisi başarılı olunca, yeni hedef
Anadolu oldu. Önce Katolik ve Protestan misyonerleri gönderip zemin hazırlattılar.
Ardından Hakkâri’deki Hıristiyan Nasturileri silahlandırıp “devlet” kurma vaadiyle
isyana sevk ettiler. Bu tezgâh, Osmanlı’nın Cizre Beyliği Emiri Bedirhan Bey
tarafından bertaraf edilince, emperyalizm, yeni bir kurban keşfetti: Ermeniler. 1877-
1878 Osmanlı-Rus savaşının ardından imzalanan Ayastefanos (Madde: 16) ve Berlin
(Madde: 61) antlaşmalarında, Osmanlı Devleti’ne Ermeniler için yeni reform
yapılması talebi dayatıldı. Öte yandan, Avrupa’da eğitilip “Ermenistan” vaadiyle
Doğu Anadolu’ya gönderilen ve çeşitli silahlarla donatılan Ermenilerce kurulan Kara
Haç, Armenakan, Hınçak, Taşnak vs. gibi terör örgütleri, bölgenin Müslüman halkını
katletmeye ve bölgeden göçertmeye giriştiler. Bunun üzerine Sultan II. Abdülhamid,
Ermeni terör örgütlerinin saldırılarının önlenmesi ve bölgede asayişin sağlanması
için, 1891 yılında bir yerel güvenlik gücünün teşkiline karar verdi. Sultan’ın adına
v
izafeten kurulan ve resmî adı “Hamidiye Hafif Süvari Alayları” olan yerel güvenlik
gücü, Arap, Karapapak, Kürt ve Türkmen aşiretlerinden oluşturuldu. Hamidiye
Alayları, terörün bitirilip asayişin temin edilmesine katkı sağladı, ayrıca Birinci
Dünya Savaşı ve Millî Mücadele döneminde de emperyalist güçlere karşı önemli
hizmetlerde bulundu.